esaplaşma denilince aklımıza hep başkası ile aramızdaki alışveriş gelir. Ya alacaklıyız ya verecekli. Aslında durum bazen değişmektedir.
Nasıl mı?
Gençlerle buluşmalarımızı yaparken bu konuyu dile getirmeye başladık. Daha doğrusu onların istekleri ile konu buraya geldi. Hesaplaşmaya, iç hesaplaşmaya. Yani kendimizle olan alacak-verecek meselesine. Alacak da bizim verecek de. Alan da biziz veren de…
Aslında gençler işi biliyor. Eğer yetişkinler bu konuda üzerlerine düşeni yaparlarsa yaşam daha kolaylaşır. Yaşam adına yaşanılan kötü hadiseler gittikçe azalır ve biter. İnsanlık ile yaşam arasındaki alacak verecek meselesi biter belki de. Çünkü en büyük sorun, insanların alacak verecek hesabını iyi yapmamaları olarak görülebilir. Bazen insan ile insan arasında bazen de insan ile insan dışındakiler arasında. İnsan hep kendisini alacaklı olarak görmek ister ki bu durum sorunların ana kaynağı olur.
Sorunların ana kaynağını ortadan kaldırmak için öncelikle kendimizle işe başlamamız lazım. Kendimizi hesaba çekmemiz lazım.
Kendimiz ile kendimizi. Evet, kendimi ile kendimizi.
Sonrasında kendimiz ile başkasını, kendimiz ile doğayı, kendimiz ile…
Bunu en güzel yolu da iç hesaplaşmadır gençlerin deyimi ile. Önce iç hesabı halletmek gerekir ki dış hesapları daha sağlıklı yapalım. Bunun için içe yolculuk yapmak lazım. Nasıl ki başkası ile aramızda olan hesapları halletmek için yolculuklara çıkıyorsak kendimizle olan hesabı görmek için yola çıkmamız lazım.
Bu yolculuk içe doğru bir yolculuk olacak. Uzun ve meşakkatli olacak. Bazen vazgeçemeye meyledeceğiz bazen hesap yok deyip işin içinden çıkmaya çalışacağız. Ama yolculuğa devam edilmeli tüm bunlara rağmen. Abdurrahim Karakoç’un dediği gibi:
Yokluğa mı, sonsuza mı yolcusun
Yollar tehlikeli, Allah korusun
Koca kâinatta bir damla su'sun
Kaynarsın, taşarsın haberin olmaz.
Sonunda kaynayıp taşmak olsa da devam etmeli yola. Devam etmeliyiz yola çünkü hesabımızı görmeliyiz. Görülen bu hesap ile daha sağlam bir birey olmaya başlayacağız. Verilmeyecek hesabımız kalmayacak. Çünkü kendimize hesap verdiğimizde tüm hesapların verilebilir olduğunu öğreneceğiz.
Belki de sevgili gençlerin bizden en çok istediği şeydir bu. Önce kendimizi tanıyalım sonra onların iç dünyalarına yol alalım. Önce hesabı biz verelim sonra gerekirse onlarla hesaplaşalım. Kendimizi tanıdıktan sonra diğer kapıları açmada daha nazik ve hoş görülü olacağız. Sadece onların dünyalarına değil elbette. Yaşam adına ne varsa hepsini daha iyi anlamış olur, ona göre adım atmış oluruz.
Demek ki önce kendimiz ile…
Önce kendimizi değiştirmeye kalkmalı…
Önce kendimizi hesaba çekmeli şairin deyimi ile sonu kaynayıp taşmak olsa da…